Pazartesi, Aralık 30

Hz.MEVLANA

Hz. Mevlâna’nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri 07-17 Aralık 2017

Hz. Mevlâna’nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri 07-17 Aralık 2017

HABERLER, Hz.MEVLANA, MANSET
Şeb-i Arus Şeb-i Arus, Türkçe: Düğün Gecesi, (Farsça şeb: gece, Arapça arus: düğün), Mevlevilikte Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin öldüğü gecedir. Mevlana Celaleddin Rumi, bu geceyi Rabb’ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü Düğün Gecesi olarak adlandırır. Rumi’nin ölüm yıl dönümlerinde 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda yapılan ve Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak isimlendirilmeye başlanılan törenler, halk arasında “Şeb-i Arus” olarak da anılmaktadır. a) Törenler, hangi zaman diliminde yapılacaktır?     Hz. Mevlâna'nın 744. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri, 07-17 Aralık 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilecektir.   b) Çocuklara bilet almak gerekli midir?     6 yaşından küçük çocuklar salona alın
Mevlevilik

Mevlevilik

Hz.MEVLANA, Mevlevilik
Mevlevilik (Mevleviyye, Osmanlıca: مولويه) büyük ve ünlü sufi tarikatlarından biri. Adını kurucusu Sultan Veled’in babası ve tarikatın ilkelerini oluşturan Mevlana Celaleddin Rumi’den (Mevlana) alır. Tarihi Bir tarikat kurmamış olsa da bunun temellerini attı. Dostlarıyla birlikte sohbet toplantıları düzenler, bu toplantılarda dini konuşmalar yapılır, müzik dinlenir, sema yapılır ve zikredilirdi. Zamanla Mevlana’nın fikirleri yayıldı ve toplantılarına katılmak isteyenlerin sayısı arttı. Bu kişilerin bazıları İran ve Arabistan gibi yabancı ülkelerden geliyorlardı. Mevlana, toplantılara düzen vermek için bazı kurallar koydu. Bu düzen, Mevlevilik tarikatı ritüellerinin kökenini oluşturacaktı.Gönül dostu Şems’i kaybettikten sonra Mesnevi’yi yazdırır. Oğlu Sultan Veled ve talebesi Hüsamettin

Bizim Canımıza Gelsin

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Hastalıklar senden uzak olsun, ey canlarımızın rahatı, ey gören gözümüz, kem gözler senden uzak olsun! Bedenin sağlam olsun, ay yüzlü güzel, gölgen başımızdan eksik olmasın! Gül bahçesine benzeyen yüzün, o gönül otlağımız, ovamızın yeşilliği, nasılsa hep öyle kalsın, hep öyle taze, yeşil. Bizim canımıza gelsin senin bedenine gelen ağrı

Birliğe Ulaş

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte. Ne diye bu direnme böyle, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? Zengin yoksulu hor görür, ne diye? Sağ soluna yan bakar, ne diye? İkisi de senin elin, ikiside, peki, kutlu ne, kutsuz ne? Topumuz bir tek inciyiz, bir tek. başımız da tek, aklımız da tek. Ne diye iki görür olup kalmışız iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye? Sen habire gevele dur bakalım, habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de, sonu nereye varır bunun, nereye? Şu beş duyudan, altı yönden varını yoğunu birliğe çek, birliğe. Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, insanlara

Bir Olur Mu?

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Biri geldi, hoca senai öldü dedi. Yabana atılır bir er değildi ki, omuz silkelim. Saman çöpü değildi ki uçtu diyelim. Su değildi ki, soğuktan dondu diyelim. Tarak değildi ki, bir saç teli kırdı onu diyelim. Buğday tanesi değildi ki, toprakla kayboldu diyelim. O şu toprak yurtta bir altın gömüsüydü. Bir arpaya sayardı iki cihanı. Aldı topraktan yaratılan bedeni bir gün, fırlattı toprağa attı. Aldı götürdü akıl dene şeyi. Yanlış laf mı ediyoruz ne? Kimsenin bilmediği bir can daha vardı, bağışladı gitti o canı sevgiliye. Saf şarap tortu koyvermişti. Safı tortunun üstüne çıkmıştı, arınmıştı tortudan. Günlerden bir gün, azizim, yolda birbirlerine rastlamışlar, birlikte yolculuk etmişlerdi, bir kürt, bir maraga'lı, bir rey'li, bir de rum ülkesinden biri. Biri olur m

Bir Gececik

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Bir gececik uyuma, ne olur. Ayrılık kapısını çalma bir gececik. Bir gececik dostların gönlü olsun, ne olur sabahı et bir gececik. Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun, kör olsun şeytan bir gececik. Dünyayı güzel kokular sarsın bütün. Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara. Sofrandakiler dirilsin bir gececik. Bir gececik uyuma, ne olur. Ayrılık kapısını çalma bir gececik. Bir gececik ata bin, meydana gel. Gönüller bir gececik rahat olsun, göğüsler meydana dönsün bir gececik. Yeniler giyinelim biz kulların. Musa gibi sen bir sopa al eline. Sopa bir anda elinde yılan olsun. Süleyman gibi sen karıncaların yanına var. Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun. Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.

Başka Yarınlar

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Bugün yüzünde bir başka güzellikvar senin, bugün dudağında başka bir tad var, boyunda başka bir yücelik. Bugün kırmızı gülün bir başka daldan. Ayın gökyüzüne bugün sığmamış. Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş. Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle, bir başka kavga var dünyada senin yüzünden, dünyada bir başka gidiş Biz senin gözlerinden gördük arslanlara meydan okuyan o ceylanı, Başka bir ovası var o ceylanın bugün iki cihandan da dışarı Seven insanın ayağı mı yok, işte ona ölümsüzlük kapandı. Yukarlarda onunla uçar gider. Gözlerinin denizinde onu arama. Oinci bir başka denizde. Bakarsın bugün sever bu yürek, yarın sevilir bakarsın. Yüreğimin özünde başka yarınlar var.

Bahar

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Sevgili tutmuş yularımdan beni, develer gibi habire çeker. Esrik devesini böyle nereye götürür, böyle hangi katara? Hem canımı çiğnedi benim o, hem bedenimi çiğnedi. Gönlümü bağladı benim o, kırdı şişemi. Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem, nereye götürür beni. Sevgili takar beni oltasına, atar karaya balık gibi. Sevgili kurar gönlüme bir tuzak, avcıdan yana çeker sürür beni. Bakarım tabiat başlar büyük işine: Bulutlar gelir uzaktan katar katar, küme küme. Bulutlar sular ovaları. Bulutlar yürür dağlara doğru. Uyanır açar gözlerini yeryüzü. Gökler çalar davulunu. Dalların gönlüne çeker gülün özü en güzel kokusunu baharın. Tohumun gönlü başlar vermeye tohum. Ağaç durmadan söyler, döker içini.

Ay İle Güneşim Geldi

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Ayla güneşim geldi, bak göz ışığım geldi İnci kaynağım geldi altın pınarım geldi Sarhoşum nice ondan coştu bakışım nurdan Özge şey mi istersin? Özge yoldaşım geldi! O gümüş tenli güzelim girdi Yusuf’um kapıdan O yol kesenim geldi, tövbe bozanım geldi Eski yoldaşım dinle! Dünden iyidir şimdi Müjde sarhoşuydum dün, ondan ulağım geldi Dün fenerle ben kentte pek arandığım o kişi Gör bugün yol üstünde güller bostanım geldi Sardı elleri belime hem kucakladı o beni Bir taç ve kemer sundu, işte sultanım geldi Bak bahar ve bahçesine! Bak şarap kadehlerine! Bak coşan azıklarına! Gül şeker dalım geldi O hayat suyumdur hey! Ben ölümden korkmam ki Ürkmem serzenişlerden, çünkü kalkanım geldi Ondan yüzük aldım hey, ben Süleyman’ım artık Ah nasılda şahane, baştaki tacım ge

Anlatsana

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Gönül dostum anlatsana, İlimizde Mevlana`yı. Ulu zatın hoşgörüsü, Yolumuzda Mevlanayı. xxx Kıymet verir her insana, Ulvi görev düştü sana, Çevir deyişik lisana, Dilimizde Mevlana`yı. xxx Fetetti nice gönüller, Ruzi mahşedeki kullar, Bülbül sedasında diller, Gülümüzde Mevlana`yı. xxx EZGİNİ geldik gideriz, Hakka borcumuz öderiz, Hatırdadır yad ederiz, Telimizde Mevlana`yı.

Allahım Bu Vuslatı Hicran Etme

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Allahım bu vuslatı hicran etme Aşkın sarhoşlarını nalan etme Sevgi bahçesini yemyeşil bırak Bu mestlere bahçelere kasdetme Dalı yaprağı vurma hazan gibi Halkını başı dönmüş zelil etme Kuşunun yuvasının ağacını Yıkma da kuşlarını perran etme Kumunu ve mumunu karıştırma Düşmanları kör et de şadan etme Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır Onların işlerini asan etme İkbal kıblesi yalnız bu halkadır Umut kabesin öyle viran etme Bu çadır iplerini öyle katma Çadır senindir eya sultan etme Yok dünyada hicrandan daha acı Ne istiyorsan et de onu etme

Ağıt

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Göz gamın ne olduğunu bilseydi, gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, padişah bu acıyı duysaydı; göz gece demez gündüz demez ağlardı, gökler yıldızlara, güneşle, ayla gece demez gündüz demez ağlardı. padişah bakardı ününe, tacına, tahtına, tolgasına, kemerine, gece demez gündüz demez ağlardı. Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı, uçan kuş avlanacağını bilseydi, gerdek gecesi bu özlemi görseydi; gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı, uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı, gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı. Zaloğlu bu zülmü görseydi, ecel bu çığlığı duysaydı, cellâdın yüreği olsaydı; Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı, ecel bakardı kendine ağlardı, cellât, yüreği taş olsa, ağlardı. Kumru, başına geleceği duysaydı, tabut, içine gireni bilseydi, hayvanlarda bir parça

Taş Yürekli O Değil Benim

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Bütün halkın başını yarmış da tutmuş,hastayım diye başını bağlamış.Feleğin sırtından,çekmiş,hırkasını almış da çıplağım diye bir laftır ortaya atmış. Ah o taş yüreğinden,o rengarenk,çeşitli işvelerinden.Fakat hayır,taşyürekli o değil,benim.Çünkü asıl bu fitneleri karıştıran,bu esrikliği ortaya atan benim. Kan deryasının ta dibindeyim.Kan içmeden sarhoş olmuşum.Fakat bir görsen,hani dersin ki bu kan içmiyor da üzüm suyuna gark olmuş. Ey aşk,yüceliğinden göklere bile sığmıyorsun.Böyle olduğu halde nasıl oldu da gizlice şu gönlüme sığdın sen? *Gönül evine sıçrayıp girdin,kapıyı da içerden sürmeledin.Bense ya ışık konan yerle sırça kandilim,yahut da nur içinde nur. Beden,gebe bir zenci kadın,gönül onun karnındaki beyaz saçlı çocuk.Şu halde benim yarım miskten,yarım kafurdan.

Dünya Bir Av Evi

Hz.MEVLANA, Şiirleri
Dünya Bir Av Evi Bu öyle tuhaf bir ateş ki bir an bile sabrı,kararı yok.Nasıl olabilir ki hem sevgilinin yanında alevlenmiş,hem sevgilinin yanında değil. Şekil nasıl ayak direyebilir ki sebatı yok.Öz nasıl elden tutabilir,nasıl yardım ader ki görünmez. Dünya bir av yeri,yaratıkların hepsi de bir av.Fakat avlananların beyinden,bir eserden başka hiçbirşey belirmiyor. Her yanda yükler var,denkler var,her yanda biz beyiz,uluyuz diyenler var; fakat asıl beyin konağında ne yük var,ne denk. Ey can,elini çek de yüzünün rengi görünsün.Çünkü şu görünenlerin hepsi de ancak köpük,ancak şekil,ancak resim. Nerde toz koparsa orda bir ordu vardır.Çünkü izsiz,dumansız ateş olmaz. Sen eri tozdan anla,ne biçim erdir,tozundan anla; toz içinde insanı aramaya bak,tozda iş yok. A bahtı kutlu,sen arar ist

YILANCI VE HIRSIZ

Çocuklara Öyküler
Hırsızlardan biri yılan oynatıcılarından birinin yılanını çaldı. Ahmak hırsız çok değerli bir şey çaldığını sanıyordu. Yılan bir fırsatını bulup, hırsızı soktu. Hırsız yılanın zehriyle inleye inleye öldü.          Öte yandan yılancı da hırsızı bulup yılanını geri almak için durmadan dua ediyordu. Nihayet bir gün yılanını çalan hırsızın ölüsüne rastladı. Yılanın hırsızı zehirleyip öldürdüğünü anlamıştı. Yılanını Bulmak için ettiği duaların kabul edilmeyişine sevinerek Allah’a şükretti.            NİCE DUALAR VARDIR Kİ, ASLINDA İNSANA ZARAR VERECEKTİR. YÜCE ALLAH (c.c.) ONLARI YÜCELİĞİNDEN VE KULUNA MERHAMETİNDEN DOLAYI KABUL ETMEZ.

LEYLA’NIN CEVABI

Çocuklara Öyküler
Padişahın biri, Mecnun’un, aşkından deli divane olup çöllere düştüğü Leyla’yı çok merak eder. Leyla’nın bulunup huzuruna getirilmesini emreder.          Padişahın adamları Leyla’yı bulup getirirler. Padişah, Leyla’yı görünce hayretler içinde kalıp sorar:          Mecnun’un aşkından deli divane olup, dağlara çöllere düştüğü Leyla sen misin? Senin öyle fevkalade bir güzelliğin olmadığı gibi, sıradan bir kadından da hiçbir farkın yok. Nasıl olurda Mecnun senin için deli divane olur?          Leyla hiç tereddüt etmeden cevap verir:          Padişahım sus! Çünkü sen Mecnun değilsin. Bendeki güzelliği görebilmen için sende Mecnun’un gözlerinin olması ve bana Mecnun’un gözleriyle bakman gerekir, der.          Padişah Leyla’nın bu haklı sözleri karşısında söyleyecek bir söz bulamaz, susar.

AZRAİL’DEN KAÇAN ADAM

Çocuklara Öyküler
Yaşlıca bir adam soluk soluğa Süleyman Peygamber’in Huzuruna çıktı. Korkudan sapsarı kesilmiş, beti benzi atmıştı.          Ne oldu böyle? Diye sordu Süleyman Peygamber.          Adamcağız:         Bugün Azrail’i gördüm. Bana öyle öfkeli gözlerle baktı ki, korktum. Rüzgara emredin, beni Hindistan’a kadar götürsün de canımı kurtarayım, diye yalvardı.          İşte yoksulluktan kaçan insan da böyle gayretle kurtulacağını sanır. Yoksulluk korkusuyla kendine göre çabalar durur.          Süleyman (a.s.) rüzgara emretti, adamı Hindistan’a gönderiverdi.          Ertesi gün Süleyman Peygamber, Azrail’e Sordu:          Niye öyle öfkeyle baktın o Müslüman’a          Azrail şöyle cevap verdi:          Ne zaman öfkeyle bakmışım? Tam aksine o adamı burada görünce şaşırdım kaldım. Çünkü Allah (

BAKKAL VE PAPAĞAN

Çocuklara Öyküler
Bir bakkal ve onun güzel sesli, tatlı dilli, konuşkan bir papağanı vardı. Papağan dükkanı bekler , alışveriş edenlerle konuşur, şakalaşırdı. Bir gün ansızın dükkana fare kovalayan bir kedi daldı. Papağan can havliyle sıçrayınca, raflardaki gülyağı şişeleri devrildi, yağları döktü. Sahibi geldiğinde dükkanın halini gördü ve papağanın başına vurdu. Bu yüzden papağan kel kaldı ve sesi soluğu kesildi. Sahibi yaptığına çok pişman olmuştu. Nice hediyeler dağıttı, ah etti, dövündü ama kar etmedi. Üç gün üç gece sonunda yine papağanı konuşturmak için türlü türlü maskaralıklar yaparken, sokakta bir adam göründü. Kafasında hiçbir saç bulunmayan bu cascavlak adam, böyle yaşamayı adet edinmiş bir tarikata bağlıydı. Kafası cascavlak dervişi gören papağan birden dile geldi ve:          Ey kel! Sendemi

ŞAŞININ İNADI

Çocuklara Öyküler
Bir ustanın şaşı bir çırağı vardı. Bir gün ustası ona:          Bizim eve git, en üst rafta bir şişe var, onu al, bana getir, dedi          Şaşı çırak eve gitti, kapıyı açıp eve girdi. Ustasının dediği rafa bakınca iki şişe gördü, dönüp geldi:          Ustacığım, hangi şişeyi getireyim, çünkü dediğiniz rafta iki şişe var, dedi.          Usta:          O rafta iki değil, sadece bir şişe var, git onu getir, diye tekrarladı.          Çırak ayak diretti, itiraz etti:          Beni boş yere azarlama usta, o rafta iki şişe var, hangisini getirmemi istiyorsan açıkca söyle, dedi.          Usta çırağa anlatamayacağını, ne söylerse söylesin dinletemeyeceğini görünce:          Madem orada iki şişe var diye inat ediyorsun, git birini kır, diğerini al getir, dedi.          Çırak koşarak gitti

Mevlanadan Güzel Sözler

Hz.MEVLANA, Sözleri
Mevlana'nın söylediği ve günümüze kadar insanlığa ışık tutan sözlerinden bazıları:  • Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol. • Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır. • Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş.. • Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşıkın bütün sırları meydandadır.. • Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.. • Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok. • Aşk, davaya benzer, cefa çekm

Eserleri

Eserleri, Hz.MEVLANA
1- Mesnevi: Mesnevi, klasik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Bu tarzla yazılan şiirlerde, her beyitin iki mısrası kendi arasında da kafiyelidir. Bir beyitin kafiyesinin kendisinden önce gelen beyitlerle de kendisinden sonra gelen beyitlerle de uyumu gerekmez bu nedenle uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla söylenilecekse, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevi tarzı seçilirdi. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp giderdi. Mesnevi her ne kadar klasik doğu şiirinin bir şiir tarzı ise de Mesnevi denildiği zaman akla Mevlana’nın Mesnevi’si gelir.           Mevlana Mesnevi’yi Çelebi Hüsameddin’in isteği üzerine yazmıştır. Katibi Çelebi Hüsameddin’in yazdığına göre, Mevlana Mesnevi beyitlerini Meram’da gezerken, otururken yürürken hatta sema ederken söylermiş. Çelebi Hüsameddin

Hayatı

Hayatı, Hz.MEVLANA, MANSET
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur."Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı."Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.